SERVETİFÜNUN ŞİİRİ

SERVETİ FÜNUN EDEBİYATININ OLUŞUMU

     Recaizade Mahmut Ekrem ile Muallim Naci’nin “kafiyenin göz için mi, kulak için mi” olduğu tartışması eski-yeni tartışmasının bitmeyeceğini göstermiştir. Bunun üzerine Recaizâde,  Mekteb-i Sultanî (Galatasaray Lisesi)’den öğrencisi olan Tevfik Fikret’in Servet-i Fünûn dergisinin 256. Sayıdan itibaren  “başyazarlığa” getirilmesini sağladı. Bundan sonra öncesinde bilimsel bir dergi olan bu dergi, tam bir edebiyat ve sanat dergisi olmaya başladı.

     O sırada Recaizade tarafını tutan birçok şair ve yazar da Servet-i Fünûn’da toplandı. Böylece 1896 yılında Servet-i Fünûn edebiyatı başlamış oldu.

Servet-i Fünûncular, yaş ortalaması 25 civarında olan Fransızca bilen, Fransızca eserleri orijinallerinden okuyan genç sanatçılardan oluşuyordu.

     Servet-i Fünûncular, Fransız edebiyatının anlatım ve biçim özelliklerinden etkilenmişlerdir. Doğu kültüründen ve edebiyatından uzak kalmışlar, Doğulu yaşam biçimini reddetmişlerdir.

     Servet-i Fünûncular, II. Abdülhamit’in başında bulunduğu “istibdat döneminin” bunalımlı havasını solumuşlardır. II. Abdülhamit’ten ve onun baskıcı olarak nitelendirilen yönetim biçiminden çok etkilenmişlerdir. Onları bunalıma sürüklemiştir, İstanbul onları sıkmış, bunaltmıştır. Bu bunalımlardan kurtulmak için İngilizlerin sömürgesi olan Yeni Zelanda’ya göçmen olarak gitmek, oraya yerleşmek hayalleriyle avunmuşlardır. Bunun gerçekleşmeyeceğini anlayınca da arkadaşları olan Hüseyin Kâzım’ın, Manisa’nın Sarıçam köyündeki çiftliğine bir köşk yaparak orada yaşamak istemişlerdir.

     Servet-i Fünûn sanatçılarının çoğu, ruhen birbirlerine yakın, içe kapanık, gelecek konusunda karamsar, ağırlaşan siyasi şartlar karşısında bıkkın, doğrudan bir mücadeleyi göze alamayacak kadar çekingen insanlardı.

     Bu dönemde sıkı bir sansür ve baskı olduğundan genç sanatçılar siyasetten uzak kalmışlardır.

Servet-i Fünûn şairlerinin çoğu orta tabaka insanıydılar. Bu nedenle iyi eğitim görmüş, Batı kültürünü tanımışlardır. Böylece Batı edebiyatından etkilenmişlerdir.

Dergi, 1901 yılında Hüseyin Cahit Yalçın’ın yazdığı  “Edebiyat ve Hukuk” makalesiyle kapatılmış, böylece dönem kapanmıştır.

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ

* Recaizade Mahmut Ekrem’in önderliğinde Servet-i Fünûn Dergisi etrafında toplanan bazı gençler Tevfik Fikret’in derginin başına getirilmesiyle edebi bir topluluk özelliği kazanır.

* Sonraları Cenap Şahabettin, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Celal Sahir Erozan, Ali Ekrem Bolayır, Halit Ziya Uşaklıgil’in katılımıyla genişler.

* Devlet yönetiminin baskıcılığını bahane ederek toplumsal konulara eğilmediler.

*”Sanat,sanat içindir.” anlayışını benimsediler.

* Fransız edebiyatına aşırı bağlı kaldılar.

* Aruz ölçüsü başarıyla kullanılmıştır.(Sadece Tevfik Fikret “Şermin” adlı eserini hece ölçüsüyle yazmıştır.)

*Konunun yapısına uygun, aruzun değişik kalıpları kullanılır. Ahenk endişesiyle aynı şiirde değişik vezinlere yer verirler (Cenap Sahabettin).

* Hep uzak ülkelere gitme hayaliyle yaşadılar.

* Abdülhak Hamit’in şekilde yaptığı yeniliği daha da genişletirler. Klasik nazım şekilleri terk edilmeye başlanmıştır.

*Nazım birimi olarak dize kullanılmıştır. Şairler, mısra bağımsızlığı anlayışına ve ifadenin bir beyitte bitmesi geleneğine karşı koyarlar. Bütün güzelliğine önem verirler.

*Şiirde anjambmanlar (şiirde cümledeki anlamın bir dizede bitmeyip sonraki dizelere geçmesi, kayması, sarkması) kullanarak, şiiri nesre yaklaştırmaya çalışırlar. Şiirde cümleleri istedikleri kısalık ve uzunlukta kullanırlar. Cümleyi mısra ortalarında tamamlayarak, beş altı mısra kadar uzattıkları olur.

*Divan edebiyatı nazım şekillerinden “müstezad”ı geliştirip Fransız serbest şiirine benzeyen “serbest müstezadı” kullanmışlardır.

* Yani şiirin biçiminde köklü değişiklikler yapar ve yeni nazım türlerini ilk defa kullanmış olurlar. 

*Batı’dan sone, terza-rima,triyole  gibi yeni nazım şekilleri alınmıştır.

*Şiirde musikiye önem verdiler.

* Şiirde parnasizm ve sembolizmden etkilenmişlerdir.

* Şiir dilinde Arapça, Farsça kelime ve tamlamalar vardır.. O zamana kadar kullanılmamış sözcük ve tamlamalara yer vermişler; imgelerle yüklü, süslü, sanatlı bir dil kullanmışlardır.  Batı etkisinde şiire yeni sözler girer: “saat-ı semen fem” (yasemin renkli saat). Fransızca ” neige d’or ” karşılığı olan “berf-i zerrin” (altın renkli kar) vb…

*Resim sanatından etkilenmişler, “resim altına şiir yazma- pitoresk” geleneği başlatmışlardır.

*Mensur şiir türünü geliştirmişlerdir.

*Şiirin konusunu genişletirler. Ferdî duygu ve hayâllerin yanı sıra, aşk, tabiat başlıca temalar arasındadır. Hayâl-hakikat çatışması şiirde dikkat çekici boyutlardadır.

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATININ SANATÇILARI

  TEVFİK FİKRET(1867–1915)

* Kendi akımının ve Türk edebiyatının en önemli şairlerindendir.

* Aruz ölçüsünü Türkçeye başarıyla uygulamıştır.

* Fen, bilim, teknik onun kalemiyle şiirimize girmiştir.

* Parnasizm akımından etkilenmiştir.

* Şiiri düz yazıya yaklaştırmıştır.

* “Şermin” adlı eserinde hece ölçüsünü kullanmıştır.

* Servet-i Fünûn ‘dan dan sonra herhangi bir topluluğa katılmamış, sosyal şiirler yazmıştır.

* Türk edebiyatında ilk defa İstanbul’u eleştiren şair olmuştur.(Sis şiiri)

* Mehmet Akif ile atışmışlardır. Oğlu Amerika’ya okumak için gider; ancak papaz olur.

* Eserleri: Rubab-ı Şikeste, Haluk’un Defteri, Rubab-ın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksan Beşe Doğru, Şermin, Sis

  CENAP ŞAHABETTİN (1870–1934)

* Sanat, sanat içindir görüşünü benimsemiştir.

* Halk arasında birçok dizesi atasözü gibi kullanılmaktadır.

* Dilini süslemiş, kelime oyunları bol, söz sanatları oldukça fazla kullanmıştır.

* Şaire göre “şiir kelimelerle resim yapma işidir.”

* Şiirleri:Tamat, Elhan-ı Şita

SÜLEYMAN NAZİF (1867-1927)

*Eserlerinde vatan, millet,hürriyet konularını işlemiştir.

*Servet-i Fünûn döneminde bireysel, dağıldıktan sonra ise toplumsal şiirler yazmıştır.

*“Cenk Türküsü” dışında eserlerini aruzla yazmıştır.

Şiileri: Gizli Figanlar, Malta Geceleri, Firak-ı Irak (nazım-nesir), Batarya ile Ateş (nazım-nesir)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir