TÜRK ŞİİRİNDE NAZIM ŞEKİLLERİ VE TÜRLERİ

  1. HALK ŞİİRİ GELENEĞİ NAZIM BİÇİMLERİ VE TÜRLERİ

1. A. ANONİM HALK EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ   

         VE TÜRLERİ

1. A. a. MANİ:  Mâni halk şirinde en küçük nazım biçimidir. Yedi heceli dört dizeden oluşur. Genellikle, birinci, ikinci

ve dördüncü dizeler uyaklı, üçüncü dize serbesttir. Yani “aaba” şeklindedir. Manilerde ilk iki dizeye “doldurma dize” denir. Bu dizeler uyak ve konu açısından hazırlık dizeleridir. Anlam bütünlüğü daha çok son iki dizede toplanır. Manilerde genellikle doğa, aşk, özlem vb. konular dile getirilir.

        Bahçenizde dut var mı—-a

        Havada bulut var mı—–a

        Ben yârimi kaybettim—-b

        Bulmaya umut var mı—a

        Maninin çeşitleri vardır. Dizelerinin tümü yedi heceden oluşan manilere düz mani; birinci dizesinin hece sayısı yedi heceden az olan manilere kesik mani; cinaslı kafiyeyle uyaklanan manilere cinaslı mani; dört dizeli manilere aynı uyakta başka dizeler eklenerek oluşturulan manilere artık mani veya yedekli mani de denir.

        Düz mani:                                                        

        Le beni eyle beni——-a                                            

Elekten ele beni——–a

        Alacaksan al artık—–b                               

Düşürme dile beni—–a

Kesik mani -Cinaslı manii

Böyle bağlar     

        Yar başın böyle bağlar

Gül açmaz bülbül ötmez

        Yıkılsın böyle bağlar

       Artık (yedekli) mani:

        Ağlarım çağlar gibi————a

        Derdim var dağlar gibi——-a

        Ciğerden yaralıyım————b

        Gülerim sağlar gibi———–a

        Her gelen bir gül ister——–c

       Sahipsiz bağlar gibi———-a

        1. A. b.TÜRKÜ: Türlü ezgilerle söylenen, bir anonim halk şiiri nazım biçimidir. Söyleyeni belli türküler de vardır. Türkü kıtaları, iki bölümden oluşur. Birinci bölüm, türkünün asıl sözlerinin bulunduğu bölümdür. İkinci bölüm ise her kıtanın sonunda yinelenen nakarattır. Bu bölüme bağlama veya kavuştakdenir.Türküler, hece ölçüsünün her kalıbıyla söylenir. Genellikle yedili, sekizli ve on birli hece kalıplarıkullanılmıştır. Türkülerin konuları çok çeşitlidir.

        Çarşamba’yı sel aldı

        Bir yâr sevdim el aldı

        Keşke sevmez olaydım

        Elim koynumda kaldı

                       Ah ne imiş ne imiş

                       Kaderim böyle imiş

                       Gizli sevda çekmesi

                       Ateşten gömlek imiş

        Çarşamba yollarında

        Kelepçe kollarımda

        Allah canımı alsın

        O yârin kollarında

                       Ah ne imiş ne imiş

                       Kaderim böyle imiş

                       Gizli sevda çekmesi

                       Ateşten gömlek imiş

        ……

        1. A. c. NİNNİ: Annenin çocuğunu, kucağında salıncakta ya da beşikte uyutmak için kendine özgü bir besteyle söylediği basit sözlü türkülerdir. Ninnilerde anne, çocuğuna ilişkin isteklerini, iyi dileklerini, kendi, sevinç ve üzüntülerini yanık bir hava içinde anlatır.

        Dandini dandini dastana

        Danalar girmiş bostana

        Kov bostancı danayı

        Yemesin lahanayı 

        Lahanayı yemez kökünü yer

        Benim oğlum lokum şekeri yer

        Uyusun da büyüsün ninni

        Tıpış tıpış yürüsün ninni

1. B. ÂŞIK EDEBYATI NAZIM BİÇİMLERİ VE TÜRLERİ

      1.B.a. KOŞMA: Halk edebiyatı nazım biçimleri

içinde en çok sevilen ve kullanılan koşmadır. Hece ölçüsünün

6+5 ya da 4+4+3 duraklı kalıbıyla yazılır. Bu kalıpların karışık olarak kullanıldığı koşmalar da vardır. Dörtlüklerden oluşur. Dörtlük sayısı üç ile beş arasında değişir. Uyak düzeni birinci dörtlüğün dışında bütün dörtlüklerde aynıdır. Uyak düzeni genellikle şöyle: baba- cccb – dddb…İlk dörtlüğün uyak düzeni xaxa  ya da bbba biçiminde de olabilir. Şair koşmanın son dörtlüğünde mahlasını söyler.  Koşma konularına göre dört gruba ayrılır:

  1. Güzelleme: Doğa güzelliklerini anlatmak ya da kadın,

at gibi sevilen varlıkları övmek için yazılan lirik şiirlerdir.

Yüce dağ başında duran g üzeler—-x

Ne parlaşırsınız kar gibi gibi——–a

Sizin sevdanıza düştüm düşeli——-x

Yanıyor yüreğim kor gibi gibi ——a

Akeline al kınalar yakarsın ——- b

Mor beliği kuluncuna dökersin—-b

Kaş altında melil melil bakarsın–b

Azıcık da gönlün var gibi gibi—–a

Her gelip geçeni âşık sanırsın————b

Aşık olsan ateşime ateşime yanarsın —-b

Her ne dersem yüzün öte dönersin——-b

Bir başka sevdiğin var gibi—————a   Karacaoğlan

  • Taşlama: Bir kimseyi yermek ya da toplumun bozuk

yönlerini eleştirmek amacıyla yazılan şiirlerdir.

Eşeği saldım çayıra

                       Otlaya karnın doyura

Gördüğü düşü hayıra           

Yoranın da arvadını 

Iskatına oturanın

Dağdan tahta indirenin                      

Hizmetini bitirenin              

İmamın da arvadını

Münkir münafıkın soyu      

                       Yıktı harap etti köyü

Mezarına bir tas suyu          

Dökenin de arvadını

Müfsidin bir de gammazın

                       Malı vardır da yemezin                              

                       İkisin meyyit namazın

                       Kılanın da avradını

Derince kazın kuyusun

                       İnim inim inilesin

                       Kefen dikmeye iğnesin

                       Verenin de arvadını

Kazak Abdal söz söyledi

                       Cümle halkı dahl eyledi

                       Sorarlarsa kim söyledi

                       soranın da arvadını    (Kazak Abdal)

  • Koçaklama: Coşkun ve yiğitçe bir üslupla savaş ve

dövüşleri anlatan şiirlerdir. Halk şiirinde en güzel koçaklamalar Köroğlu’na aittir.

        Benden selam olsun Bolu Beyi’ne

        Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır

        Ok gıcırtısından kalkan sesinden

        Dağla sada verip seslenmelidir

                       Düşman geldi tabur tabur dizildi

                       Alnımıza kara yazı yazıldı

                       Tüfek icad oldu mertlik bozuldu

                       Eğri kılıç kında paslanmalıdır.

  • Ağıt: Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan acıları

anlatmak amacıyla söylenen şiirlerdir. Üzüntüyle birlikte ölenin iyilikleri de anlatılır. Özel bir ezgiyle söylenir.

       

        Civan da canına böyle kıyar mı

        Hasta başın taş yastığa koyar mı

        Ergen kıza beyaz bezler uyar mı

        Al giy allı balam şalların hani

        …

        1.B.b. SEMAÎ : Konuları, genellikle aşk ve doğadır. Özel bir ezgiyle söylenir. Uyak düzeni ve dörtlük sayısı koşmaya benzer. Bunlarda sekizli hece ölçüsü görülür. Dörtlük sayısı üç ilâ beş arasında değişir. Divan edebiyatında aruz ölçüsüyle yazılan semai ile karıştırılmamalıdır.

        İncecikten bir kar yağar

        Tozar Elif Elif diye

        Deli gönül abdal olmuş

        Gezer Elif Elif diye

                       Elif’in uğru nakışlı

                       Yavru balaban nakışlı

                       Yayla çiçeği kokuşlu

                       Kokar Elif Elif diye  (Karacaoğlan)

        1. B.c. VARSAĞI:  Biçimce semailere benzer. Konuları değişiktir. Yiğitlik, meydan okuyuş gibi konularda çokça söylenir. Bunlarda “hey!”, “bre!” gibi seslenişler görülür. Semailerden farklı bir ezgiyle söylenirler.

        Behey ela gözlü dilber

        Vaktin geçer demedim mi

        Harami olmuş gözlerin

        Beller keser demedim mi

                       Bak şu kaşa bak şu göze

                       Ciğer kebap oldu köze

                       Yakasız gömlekler bize

                       Felek biçer demedim mi  (Karacaoğlan)

                       …

  1. C. TEKKE EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ VE TÜRLERİ

1.C.a. İLAHÎ: Dinî-tasavvufî edebiyat da dediğimiz tekke edebiyatında, tanrıyı övmek ve ona yalvarmak için söylenen,tanrı

aşkının dile getirildiği, belli bir tarikata ait olmayan nazım biçimi ve türüdür. Özel bir ezgiyle söylenir. Değişik tarikatlara göre “nefes”, “deme” gibi adlar alır. Edebiyatımızda Yunus Emre, ilahileriyle tanınır.

        Aşkın aldı benden beni

        Bana seni gerek seni

        Ben yanarım dünü günü

        Bana seni gerek seni

                       Ne varlığa sevinirim

                       Ne yokluğa yerinirim

                       Aşkın ile avunurum

                       Bana seni gerek seni   (Yunus Emre)

                       …

               1.C.b. NEFES: Bektaşi şairlerinin yazdıkları dinî-

tasavvufî şiirlere denir. Genellikle vahdet-i vücut anlayışı kuramı anlatılır. Bunun yanı sıra Hz. Muhammed ve Hz. Ali için övgüler de söylenir. Nefeslerde, kalenderâne ve alaycı bir üslup dikkati çeker.

    Güzel âşık cevrimizi

        Çekemezsin demedim mi

        Bu bir rıza lokmasıdır

        Yiyemezsin demedim mi

        …

                       Pir Sultan Abdal şahımız

                       Hakk’a ulaşır yolumuz

                       On iki imam katarımız

                       Uyamazsın demedim mi (Pir Sultan Abdal)

  1. C.c. NUTUK: Tekke edebiyatında, tarikata yeni

giren müritleri bilgilendirmek için söylenen şiir türüdür.

Evvel tevhid sürer mürşid dilinden

Erişir canına fazlı Huda’nın

Kurtulursun emarenin elinden

Erişir canına fazlı Huda’nın

        İkincide verir lafzatu’llahı

        Anda keşfederler sıfatu’llahı

        Hesanet yeter der eder günahı

        Erişir canına fazlı Huda’nın

  1. C. d. DEVRİYE:  Tekke edebiyatında, evrenin

ve insanın tanrıdan çıkıp yeniden tanrıya dönmesi felsefesine göre yazılan tasavvuf şiirleridir.

      2.   DİVAN EDEBİYATI GELENEĞİ NAZIM ŞEKİLLERİ VE NAZIM TÜRLERİ

  • NAZIM ŞEKİLLERİ

   2. a) GAZEL:  Edebiyatımıza Arap edebiyatından girmiş şiir biçimidir. En az beş, en çok on be beyitten oluşur. Aruz ölçüsünün bütün çeşitleriyle yazılır. Uyak düzeni aa/ ba/ca /da… şeklindedir. İlk beytine matla (doğuş yeri), son beytine makta (kesme yeri), en güzel beytine beyt’ül gazel, şairin mahlasını söylediği beyte taç beyit denir. Kimi gazeller, beyitleri tam ortasından bölünüp, dörtlük biçimine getirilebilir. Bu tür gazellere “musammat gazel” adı verilir.

               Gazellerde genellikle beyitler arasında konu birliği yoktur. Beyitleri arasında konu birliği olan gazellere yek-ahenk; beyitlerinin her biri birbirinden güzel olan gazellere yek-avaz gazel adı verilir.

               Gazelde konu genellikle aşk, şarap ve kadın güzelliğidir. Didaktik (öğretici) gazeller de vardır.

               Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım—a

               Kurbanın olam var mı benim bunda günahım—a

               Âşıklığıma şâhid-i âdil mi değildir—————–b

                       Evza-ı hazinemle garibane nigâhım—————a

               Memnun-ı vefa eyle gel keremimle————–c

               Yansın hased âteşlerine baht-ı siyâhım——–a

                       Ey seng-dil etmez mi senin kalbine tesir——d

                       Hârâları hâkister eden âteş-i âhım————–a

               Bir bağrı yanık âşık-ı mihnetzededir gel——e

                       Ağlatma Nahifî kulunu cevr ile şâhım——–a       

                                                                                      (NAHİFÎ)

2. b. KASİDE: Edebiyatımıza Arap edebiyatından girmiştir. Daha çok, varlıklı veya makam sahibi bir kişiyi överek bahşiş almak amacıyla yazılır. Uyaklanışı gazel gibidir (aa-ba-ca-da…). Genelde 33-99 beyit arasında değişen, belli bölümleri olan bir şiir biçimidir. Tam bir kaside altı bölümden oluşur.

  • Nesip ya da Teşbib Bölümü: Betimleme(tasvir) bölümüdür. Giriş niteliği taşıyan bu bölümde doğa, mevsimler,

önemli bir ay, olay, yer vb. betimlenir. Kasideler çoğu kez bu bölüme göre adlandırılırlar (İstanbul Kasidesi, Su Kasidesi).

  • Girizgâh: Genellikle tek beyittir. Asıl amaca geçişi sağlar.
    • Methiye: Kasidenin en uzun bölümüdür. Burada bir devlet büyüğü (padişah, vezir) övülür.
    • Tegazzül: Kasidenin arasına girmiş, onunla aynı ölçü ve uyakta olan bir gazeldir. Şair böylece ustalığını gösterir.
    • Fahriye: Şairin kendini övdüğü bölüm olup kısadır.
    • Dua: Bu bölümde şair, övdüğü kişi ve bu kişinin yakınları için dua eder.

Gazelde olduğu gibi, kasidenin de ilk beytine matla,

son beytine makta, şairin adının geçtiği beyte taç beyit  denir. Şairin adı, ya son ya da sondan bir önceki beyitte geçer. Kasidenin en güzel beytine beyt’ül-kasid adı verilir. Kasideler konularına göre tevhid, münacat, methiye gibi adlar alır.

    2.c. MESNEVİ:  Edebiyatımıza İran edebiyatından girmiştir. Gazel ve kasidenin ayrılan en belirgin yönü, aruzun kısa kalıplarıyla yazılması ve her beytinin kendi arasında uyaklı olmasıdır (aa-bb-cc-dd-ee…).  Bu nedenle uzun aşk hikayeleri ve dini hikayeler mesnevi biçiminde yazılmıştır. (Fuzuli- Leyla vü Mecnun, Süleyman Çelebi- Mevlid). Ayrıca beş mesnevinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan kitaba “hamse”denir.

    2. d. KIT’A: Tek konuyu işleyen iki beyitli nazım biçimidir. Uyak örgüsü genellikle xaxa şeklindedir. Yani sadece iki ve dördüncü mısraları birbiriyle uyaklıdır. Aruzun her kalıbı kullanılabilir. Beyitler arasında konu birliği vardır.

        Ey felek maksadın ülfet mi adavet mi nedir

        Yoksa ol mâh ile uşşaka felaket mi nedir

              Ermeden vuslata hicrana eriştik amma

             Anlasam bari bidayet mi nihayet mi nedir                                                                   (Şeyh Galip)

   2. e. MÜSTEZAD:  Gazelin dizelerinin yarımşar dizelerle arttırılmış biçimidir. Eklenen kısa dizelere “ziyade” adı verilir. Uzun dizeler ile kısa dizeler kendi aralarında gazel gibi uyaklanır.

        Bülbül yetişir bağrımı hûn etti figanım

                                                       Zapt eyle dehanın

        Hançer gibi deldi ciğerim tîğ-ı zebanın

                                                       Tesir-i lisânın     

(İzzet Molla)

                       …

  2. f. RUBAİ: İran edebiyatından alınmıştır. Dört dizelik bağımsız bir nazım biçimidir. Kendine özgü aruz ölçüsü kalıpları vardır. Uyak örgüsü aaba biçimindedir. Bu nazım biçimiyle genellikle tasavvuf ve felsefe konuları işlenir. Ömer Hayyam’ın rubaileri ünlüdür:

                       Geçmiş günü beyhude yere yâd etme

                       Bir gelmemiş an için de feryad etme

                       Geçmiş, gelecek masal bütün bunlar hep

                       Eğlenmene bak, ömrünü berbad etme

 2.g. MURABBA: Her bendi dört dizeden oluşan dört bentlik bir

nazım biçimidir. Uyak düzeni aaaa/ bbba/ ccca/ biçimindedir. Dördüncü dizeler tekrarlanabilir. Üç, beş, altı, yedi dörtlükle oluşturulan murabbalara da rastlanır. Bu nazım biçimiyle genellikle tasavvuf konuları işlenir.

Perişan-halin oldum sormadın hal-i perişanım———-a

Gamından derde düştüm kılmadın tedbir-i dermanım—-a

Ne dersin rüzgârım böyle mi geçsin güzel hanım ———–a

Gözüm canım efendim sevdiğim devletlü sultanım———a

Esir-i dam-ı aşkın olalı senden vefa görmen ——-b

Seni her kanda görsem ehl-i derde aşina görmen–b

Vefa vü aşinalık resmini senden reva görmen——b   

Gözüm canım efendim sevdiğim devletlü sultanım –a              

(FUZULİ)

   2. h. TUYUĞ:          Türkçe bir sözcüktür. Halk edebiyatındaki maninin divan edebiyatındaki karşılığı sayılabilir. Uyak örgüsü aaba biçimindedir. Kadı Burhaneddin’in tuyuğları ünlüdür. Tuyuğda belli bir düşünce veya görüş, özlü biçimde söylenir.

Dilberin işi itab u naz olur

                       Çeşmi cadu gamzesi gammaz olur

                       Ey gönül sabr et tahammül kıl ana

                       Yare erişmek işi az az olur     

(Kadı Burhaneddin)

   2. ı. ŞARKI: Türk edebiyatından çıkmış bir nazım şeklidir. Bestelenmek için yazılır. En az iki en çok beş dörtlükten oluşur. Şarkı biçimini divan edebiyatına kazandıran Nedim’dir.  

      Kalbim yine üzgün seni andım da derinden

                       Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

                       Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden

                       Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden

 Senden boşalan bağrıma gözyaşları dolmuş

Gördüm ki yazın bastığımız otları solmuş

  Son demde bu mevsim gibi benzim de kül olmuş

        Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!   

                                                       (Yahya Kemal Beyatlı)

  2. j. TERKİB-İ BENT:  Beş ile on arasında değişen bentlerden kurulur. Her bent beş ile on arasında değişebilen beyitlerden oluşur. Bentler, “hane” ve “vasıta” beyitlerinden meydana gelir. Vasıta beytinde dizeler, kendi aralarında uyaklıdır. Bu biçime felsefi, tasavvufi düşüncelerin anlatımında başvurulur. Bu biçimle en çok mersiye yazılmıştır. Ziya Paşa’nın Terkib-i Bend’i en ünlülerindendir.

   2.k. TERCİ-İ BENT: Terkib- i bentten ayrılan en önemli yanı bentlerin sonundaki vasıta beytinin hiç değiştirilmeden yinelenmesidir. Bu durum konu bütünlüğünü gerektireceğinden, terci-i bentle yazmak daha zordur. Bu biçim daha çok dini konuların anlatımında kullanılmıştır.

  • NAZIM TÜRLERİ

1. TEVHİD: Tanrının büyüklüğünden, birliğinden,

gücünün sonsuzluğundan söz eden şiir türüdür. Genellikle kaside nazım şekliyle yazılır. Bu türün en tanınmış şairi “Nabi”dir. Bu tür şiirler, konusu kutsal olduğundan divanların en başında yer alır.

2. MÜNACAAT: Tanrıya yalvarmak amacıyla yazılan şiir türüdür. Bu tür de genlikle kaside biçiminde yazılır.

        3. NAAT (NA’T): Peygamberi övmek, onun mucizelerini anlatmak için yazılan şiirlerdir. Divan şiirinde, Fuzuli’nin yazmış olduğu “Su Kasidesi” bu türün en tanınmış örneğidir.

  • MERSİYE: Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan

üzüntüyü ve acıyı anlatmak için yazılan şiirlere denir. Bu nazım türünde, ayrıca ölen kişinin kahramanlıkları ve topluma karşı göstermiş olduğu yararlılıkları dile getirilir. Genellikle terkib-i bent biçiminde yazılan bu türün en tanınmış örneklerini Bakî ve Fuzulî vermişlerdir.

  • METHİYE: Bir kimseyi övmek için yazılan

şiirlerdir. Bu tür de genellikle kaside şekliyle yazılır.

  • HİCVİYE: Bir kimseyi yermek amacıyla yazılan

şiirlerdir. Divan edebiyatında bu türün ustası olarak Nef’i gösterilir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir