ROMAN
Genellikle insanların serüvenlerini, iç dünyalarını, toplumsal bir olay ya da olguyu, insan ilişkilerini ve değişik insanlık durumlarını yansıtmayı amaçlayan düzyazı türüne “roman” denir. Uzun anlatıma dayalı edebiyat türlerinden biri olan roman; olayları yer, zaman ve şahıs kadrosu bütünlüğü ve uyumu içinde anlatır. Okuyucuyu çekebilecek nitelikte merak unsurları içerir.
Yaşanmış ya da yaşanabilir nitelikte olayları konu alan roman, birbiriyle bağlantılı olayları temel bir düşünce etrafında birleştirerek yansıtır. Olayın yaşanmış ya da yaşanabilir nitelikte olması, romanın birebir gerçeği yansıtması anlamına gelmez. Romanda anlatılan olaylar ve kişiler hayal ürünüdür (kurgu), olay ya da kişiler gerçek olsa da yazar bunları hayal gücünün süzgecinden geçirerek yeniden düzenler ve kurguya dayalı bir gerçeklik ortaya koyar.
- Romanda gerçek ya da gerçeğe yakın olaylar anlatılır, kahramanlar olağanüstü özelliklere sahip olmayan normal karakterlerdir.
- Kronolojiye uygun bir anlatım vardır. Ayrıca anlatımda olaylar arasındaki neden – sonuç ilişkilerine dikkat edilir.
- Romanda kişi sayısı fazladır. Kişiler psikolojik özellikleriyle birlikte bir bütün olarak romanda yer alır.
- Roman birbirine bağlı olaylar zincirinden yani olay örgüsünden oluşur. Merkezde yer alan olayı çeşitli yönlerden tamamlayan yardımcı olaylar bulunur. Olayın akışına göre mekân da değişir.
- Romanda olaylar geniş bir çevrede geçer. Bu çevre okuyucuya ayrıntılarıyla tanıtılır.
- Romanlar hacim olarak uzun edebi metinlerdir.
ROMAN TÜRÜNÜN TARİHİ GELİŞİMİ
Roman, Avrupa’da sözlü edebiyattaki destan türünün geçirdiği evrimleşmenin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Miguel de Cervantes’in “Don Kişot”u 16. yüzyılın sonlarına doğru yazılmıştır ve eser, roman türünün ilk başarılı örneği kabul edilir. 17. yüzyılda klasik akım içinde ortaya çıkan tek romancı ise Madame ye La Fayette’tir. Bu yüzyılda İngiltere’de Daniel Defoe “Robinson Crusoe”yu, Jonathan Swift “Guliver’in Gezileri”ni yazmıştır.
Roman, bir tür olarak karakteristik özelliklerini romantizm ve realizm akımları sayesinde 20. yüzyıldaki sosyal ve teknolojik gelişmeler romana da yansımıştır.
TÜRK EDEBİYATINDA ROMAN
Türk edebiyatında roman türüyle ilgili ilk örneklere hikâyede olduğu gibi Tanzimat Dönemi’nde rastlanmaktadır. Bu dönemden önce, divan edebiyatındaki mesneviler ve halk edebiyatındaki halk hikâyeleri romanın yerini tutan eserler olsa da bu edebî metinler hem şekil olarak hem de içerik olarak modern romandan çok farklı özellikler taşımaktadır.
Divan edebiyatımızın Leyla ile Mecnun, Hüsrev ile Şirin, Yusuf ile Züheyla, v.b. mesnevilerini; halk edebiyatımızın Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Arzu ile Kanber, v.b. öyküleri; meddah öykülerini; Battal Gazi, Hayber Kalesi, v.b. gibi dinsel ve tarihsel öyküleri bir kenara bırakırsak, Avrupa’daki anlamıyla öykü ve roman türleri Türkiye’ye Tanzimat edebiyatı ile girmiştir. Çeviri ile başlayan bu süreç, taklitler ile devam ederek gelişmiş ve kimliğini kazanarak günümüze gelinmiştir.
TANZİMAT EDEBİYATINDA ROMAN
Roman edebiyatımıza çeviri yoluyla girmiştir. Edebiyatımızda görülen roman biçimindeki ilk eser, Yusuf Kamil Paşa’nın Fénelon‘dan çevirdiği “Telemak“tır (1859). Bu eser özetlenerek çevrilmesine rağmen uzun yıllar (“Ahlak kitabı” olarak görüldüğünden) okullarda okutulmuştur.
Bu ilk dönemde bu tercüme eseri takip eden birçok eser daha çevrilmişti. Ancak, bu eserlerdeki en büyük sorun “dil” di. Dil oldukça ağırdı. Alışılagelen eski dil kullanımı Batı romanına uygun değildi. İkincisi de batı kültürü ile Osmanlı kültürü arasındaki ahlak farkıydı. Çevrilecek eserler Müslüman ahlakına ters düşmemeliydi.
Daha sonra Şemsettin Sami, “Taassuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanı yazmıştır. Bu roman edebiyatımızda ilk yerli roman olarak kabul edilir.
İlk edebi romanımız Namık Kemal’in İntibah adlı eseridir.
İlk realist roman denemesi Samipaşazade Sezai’nin Serüzeşt; ilk realist roman ise Recaizade Mahmut Ekrem’in Araba Sevdası adlı eseridir.
Edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman denemesi de Tanzimat döneminde yazılmıştır. Nabizade Nazım’ın Zehra romanı ilk psikolojik roman denemesidir.
İlk köy romanımız ise yine Nabizade Nazım’ın Karabibik eseridir.
Tanzimat döneminde çeviri eserler için söz konusu olan dil ve ahlak sorunları yerli eserlerin de başlıca sorunları oldu.
Tanzimat Edebiyatı öykü ve roman özellikleri:
1 – Tanzimat edebiyatı öykü ve romanında olaylar çoğunlukla günlük yaşamdan veya tarihten alınmıştır; olayların olmuş ya da olabilir izlenimini bırakması gerektiği konusunda bütün Tanzimat romancıları birleşmişlerdir.
2 – İlk öykülerde topluluk önünde anlatılan meddah öykülerinin etkisi ve tekniği görülür.
3 – Daha ilk eserlerden başlayarak, Tanzimat edebiyatı öykü ve romancılarının bir kısmı halka (Ahmet Mithat, Emin Nihat, Şemsettin Sami, Nabizade Nazım), bir kısmı aydın kişilere (Namık Kemal, Sami Paşazade Sezai, Recaizade Mahmut Ekrem) seslenmeyi tercih etmişlerdir.
4 – Bunun sonucu olarak da, halka seslenen yazarlar sade dille, aydın kişilere seslenen yazarlarsa yabancı sözlük ve dil kuralları ile yüklü bir dille yazmışlardır.
5 – Eserler genel olarak, duygusal, acıklı konular üzerine kurulmuştur. Olayların merkezinde aşk ve entrikalar vardır.
6 – Tanzimat öykü ve romanında işlenen önemli temalar: “tutsaklık”; zorla yapılan evliliklerin doğurduğu acı sonuçlar; Batı uygarlığı ile Osmanlı uygarlığı arasındaki farkların karşılaştırılması; kadın erkek arasındaki ilişkilerde değişik ortamlarda gelişen evlilik, âşık olma temaları ağırlıklı olarak işlenmiştir.
7- Olaylar genellikle İstanbul’da geçer. Mekân fon olarak kullanılsa da ağırlıklı olarak o dönemin sosyal yaşamını yansıtacak yerlerdir.
8– Tanzimat edebiyatının ilk döneminde yetişen ve romantizm akımının etkisi altında kalan yazarların eserlerinde bu akımın özelliği olarak:
—Tesadüflere çok yer verilmiştir.
—Yazarların kişiliği gizlenmemiş; ikide bir okuyucuya “Ey Kaari!” (okuyucu) diye seslenilmiş; olaylar okuyucuyla konuşa konuşa yürütülmüştür.
—Sırası düştükçe, olayın yürüyüşü durdurulmuş, bir takım bilgiler verilmiştir.
Roman aracılığı ile bireyi eğitme ve toplumu düzeltme amacı gözetilmiş; bunun için de siyaset, din, ahlak, felsefe v.b. ile ilgili düşünce ve bilgiler ya olayın yürüyüşü durdurulup ya da olayların örülüşü içinde dolaylı olarak okuyucuya aktarılmıştır.
—Kahramanlar çoğu zaman yaşamdan alınmış doğal kişilerdi. Ancak kimi zaman olağanüstü olaylara ve insanlara da yer verilmiştir.
—Kahramanlar çoğu zaman tek yönlüdür. İyiler tamamen iyi, kötüler de tamamen kötüdür.
—Olayların sonunda, çoğu zaman iyiler ödüllerini, kötüler ya da suçlular cezalarını alırlar.
—Kahramanlar çoğu zaman bir görüşte âşık olurlar.
—Yer ve çevre tasvirleri çoğu zaman eseri süslemek için yapılmıştır.
—Kişi tasvirleri de çoğu zaman olay içinde eritilmemiş; tersine, olayın yürüyüşü durdurularak, kişinin kaşı, gözü, saçı, v.b. özellikleri teker teker anlatılmıştır.
9-Romanlar ilk oldukları için teknik olarak kusurludurlar. Yazarın yaklaşımı teknik sağlamlık değil, hikâyeden çıkarılacak ders üzerinedir.
10 – Tanzimat edebiyatının ikinci döneminde yetişen realizm (gerçekçilik) ile natüralizm (doğalcılık) akımlarının etkisi altında kalmaya başlayan yazarların eserlerinde ise, gözleme önem verilmiş, nedenlerle sonuçlar arasında bağlar aranmış, olağanüstü olaylar ve kişiler bırakılmış, anlatılan her şeyin olabilir izlenimini bırakmasına dikkat edilmiştir.
BİRİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI (1860-1876)
* Divan edebiyatını eleştirmelerine rağmen onun etkisinden kurtulamamışlardır.
* Vatan millet, hak adalet, özgürlük gibi kavramlar ilk defa bu dönemde kullanılmaya başlanmıştır.
* Batılı anlamda ilk esereler bu dönemde verilmeye başlanmıştır.
* Toplumu bilinçlendirmek için edebiyatı bir araç olarak görmüşlerdir.
* Dilin sadeleşmesi gerektiğini söylemişler ancak pek başarılı olamamışlardır bu konuda.
* Roman, modern hikâye, tiyatro, gazete, eleştiri, anı bu dönemde kullanılmaya başlanmıştır.
* Bu dönemin sanatçıları aynı zamanda devlet adamı sıfatı da taşıyorlardı.
* Klasizim (Şinasi, Ahmet Vefik Paşa) romantizm (Namık Kemal, Ahmet Mithat) den etkilenmişlerdir.
BİRİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI SANATÇILARI
- ŞEMSETTİN SAMİ ( 1850–1904 )
* Devrinin en büyük dil bilgini sayılmıştır.
* İlk romanımız olan Taaşşuk -u Talat ve Fitnat adlı eseri yazmıştır. 1872’de yazılan bu eser, türünün ilk örneği olması dışında edebi değer taşımaz.
*Robinson Crusoe ve Sefiller adlı çevirileriyle roman türünün dünyaca ünlü örneklerini tanıtmıştır.
- NAMIK KEMAL (1840–1888)
* Vatan şairimizdir.
* Toplumcu bir sanat çizgisindedir.
* Vatan, millet, özgürlük kelimelerini edebiyatta ilk kullanan kişidir.
*”Sanat, toplum içindir.” Anlayışını savunmuş, yazdıklarıyla topluma bir şeyler öğretmeye çalışmıştır.
*Romanı ve tiyatroyu toplumsal yaşama sokmuştur.
* Romantizmin etkisindedir.
*Romanı teknik açıdan kusurludur çünkü yer yer romanın akışını kesip bilgiler vermiştir.
*Ona göre roman, faydalı bir eğlencedir.
* Romanları: ilk tarihi romanımız; CEZMİ, İlk edebi romanımız; İNTİBAH
- AHMET MİTHAT EFENDİ (1844–1912)
* Halk için roman geleneğini benimsemiştir. Popüler romanlar yazmıştır.
* Halkın anlayacağı bir dilde ve onları ilgilendiren konularda eserler vermiştir.
*Çok sayıda eser verdiği için “yazı makinesi” olarak anılır.
*Verdiği eserlerle halka okumayı sevdirmeyi ve halkın kültür düzeyini arttırmayı amaçlamıştır.
*Meddah tarzı üslupla yazdığı eserlerinde , sanat kaygısı taşımadığından romanları teknik açıdan kusurludur.
*Birçok roman türünü denemiştir.
* Romantizmden etkilenmiştir.
* Hasan Mellah, Hüseyin Fellah, Felatun Bey ve Rakım Efendi, Henüz On Yedi Yaşında, Dürdane Hanım,Müşahedat, Paris’te Bir Türk, Jön Türk, Yeniçeriler, Esrar-ı Cinayet önemi romanlarıdır.
*Bu romanlardan Esrar-ı Cinayet, Türk edebiyatındaki ilk polisiye roman kabul edilir.
İKİNCİ DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATININ SANATÇILARI
- RECAİZADE MAHMUT EKREM (1847- 1914)
*Edebiyat dünyasında “üstat” olarak anılmıştır.
*Yeni edebiyatın teorisyenlerindendir. Yeniliklere öncülük etmiştir.
*İlk realist romanımız olan: Araba Sevdası‘nı yazmıştır.
* Tevfik Fikret‘in akıl hocasıdır.
* Muallim Naci ile uzun yıllar süren “eski-yeni” kavgasında yeniyi savunmuştur.
* Romanları: Araba Sevdası
- SAMİPAŞAZADE SEZAİ (1860-1936)
- Roman ve öykülerinde realizm akımının etkisindedir. Romancılığımızı realizme yönelten kişidir.
- Roman ve öykülerinde halkın içindeki kahramanları kendi dilleri, çevreleri ve günlük yaşamlarıyla yansıtmıştır.
- Öykülerindeki teknik, romanlarındaki teknikten güçlüdür. Küçük, şaşırtıcı, önemsiz konu ve olayları, ruh çözümlemeleriyle, doğal ve günlük konuşma diliyle işler. Eserlerinde gözleme önem vermiştir.
- Betimlemelerde ağır bir dil kullanmıştır. Konuşma bölümlerinde sade ve doğal bir dil kullanmıştır.
- Sanat için sanat anlayışını benimsemiştir.
- “Jack” adlı romanı Türkçeye çevirmiştir.
- Roman: Sergüzeşt, edebiyatımızda yer yer romantizm ve yer yer de realizmin görüldüğü, edebiyatımızdaki ilk realist roman denemesidir.
- NABİZADE NAZIM (1862–1893)
*Öykü ve romanlarında Anadolu’ya yönelmiştir.
*İlk köy romanımız kabul edilen Karabibik’i yazmıştır. Bu eser, realizm ve natüralizmin bir bildirisi gibidir.
* Realizm, natüralizmin öncülerinden sayılır.
* İlk psikolojik roman denemesi sayılan Zehra’yı yazmıştır.
- FATMA ALİYE
*Türk edebiyatının ilk kasın çevirmen ve romancıdır.
*Roman, biyografi,felsefe ve tarih alanında eserler vermiştir.
*Eserlerinde kadın haklarını, kadın-erkek eşitliğini işlemiştir.
*Kaaharamanları kadınlar olan hikâyeler yazmıştır.
*Ahmet Mithat Efendi ile birlikte”Hayal ve Hakikat” adlı romanı yazmıştır.
*“Muhadarat” adlı romanı, gerçek adıyla yayımlamıştır.
*İlk kadın felsefecimizdir.
*Romanları: Hayal ve Hakikat, Enîn, Muhadarat, Udî, Refet