Röportaj; bir gerçeği, sorunu, olayı ya da durumu ortaya koymak; açığa çıkarmak amacıyla oluşturulan öğretici gazete ve dergi yazısıdır. Bu tür yazılar araştırmaya, incelemeye, soruşturmaya, gezip görmeye ve somut olgulara dayanır.
Röportaj kelimesinin kökeni, Latincede ‘toplamak’, ‘getirmek’ anlamlarında kullanılan “reportare” kelimesine dayanır.
Röportaj, hem gezi yazılarının hem makalenin özelliklerini taşır. Makale gibi dayandığı sağlam bir düşünce, bir tez vardır. İşlenen konu; toplumsal, sanatsal olay ya da olgu olmalıdır.
Röportaj, bir çeşit haberdir. Fakat röportajda bilgiden başka, yazarın izlenimleri, düşünceleri, görüşleri de yer alır. Röportaj, özellikle gazetecilerin uyguladığı bir türdür.
Röportaj, bir gazete yazısı olmasına karşın, gezi türüyle iç içe olması, bazen sanatsal kaygılarla kaleme alınması, sıradan bir aktarma değil de özel bir yorum, değerlendirme değeri taşıması gibi özellikleriyle, edebiyat türü olarak da kabul edilmektedir.
Röportajda yazar, olayı yerinde görerek, farklı kişilerle konuşup soruşturarak yazar. Gerektiğinde yetkililerle görüşerek bilgi ve belge toplar, yazısını fotoğraflarla destekleyebilir. Olaylara tanıklık ederek gerçeklere ışık tutar. Okuyucuyu gerçekle yüzleştirerek aydınlatmaya çalışır.
Anlatılanlar diyalog, tanık ifadesi, bilgi, belge, fotoğraf veya filmlerle desteklenir. İzlenim, görüş ve düşünceler birinci kişinin ağzından yansıtılır. Dayandığı sağlam bir düşünce, bir tez vardır ve bir gerçeği ortaya çıkarmayı amaçlar.
Olayları aktarırken ayrıntılara girer, söz konusu olaylar hakkında kendi düşünce ve yorumlarını da ortaya koyar, değerlendirmelerde bulunur.
Röportaj yazarı anlatımında betimleyici, öyküleyici, açıklayıcı ve tartışmacı anlatım biçimlerinden; örnekleme, tanık gösterme, karşılaştırma gibi düşünceyi geliştirme yollarından yararlanır.
Röportaj türündeki yazılar zamanla tarihî bir belge niteliği kazanabilir.
Röportajlar çarpıcı ve yalın bir dille oluşturulur. Daha çok kısa cümleler kullanarak anlatımına hareket ve canlılık katar.
Röportaj tek bir yazı olabileceği gibi aynı konuyu işleyen bir yazı dizisi biçiminde de olabilir.
Cumhuriyet Dönemi’nde Röportaj
XIX. yüzyılda Amerika’da ortaya çıkan röportaj türü, Türkiye’de gerçek anlamda 1950’li yıllarda gelişmeye başlamıştır. Bu yıllardan itibaren çok partili siyasi hayata geçilmiş, toplumsal değişim hız kazanmış, köyden kente göç dalgası başlamıştır. Böylece bu yeni gelişme ve olguların neden olduğu toplumsal sorunlar röportaj türünün konusu olmuştur. Bundan böyle halkın sorunları, yaşadıkları röportaj yazarları tarafından yerinde gözlemlenerek ilk elden aktarılmaya başlanmıştır. Bazı yazarlar hazırladıkları röportajları gazetelerde dizi röportaj olarak yayımlamışlardır
Cumhuriyet Dönemi’nde Yaşar Kemal’in Çukurova Yana Yana, Bir Bulut Kaynıyor, Peri Bacaları, Bu Diyar Baştan Başa; Fikret Otyam’ın Ha Bu Diyar, Topraksızlar; Tahir Kutsi Makal’ın İç Göç, Acı Yol; Halil Aytekin’in Doğuda Kıtlık Vardı; Necmi Onur’un Mezarlarında Yaşayanlar; Celalettin Çetin’in Büyük Göç adlı eserleri röportaj türünün tanınmış örneklerindendir.
Mülakat ve Röportajın Farkları
Mülakatın alanı görüşülen kişiyle sınırlıyken röportajda her çeşit konu ve olay ayrıntılı bir biçimde irdelenir; anlatılanlar fotoğraflarla, belgelerle desteklenir ve zenginleştirilir.
Mülakat esas olarak mülakat yapılan kişiye sorular sorularak gerçekleştirilir. Röportajda ise muhataplara soru sormayla beraber bir olayı öyküleme, izlenim ve betimlemelere yer verme de söz konusudur.
Mülakatta bir kişiyi sorulara verdiği cevaplarla tanıtmak amaçlanır. Röportajda ise bir olayı sorgulamak, bir gerçeği ortaya koymak suretiyle kamuoyunu aydınlatmak amaçlanır.