Çevresi izleyicilerle çevrili bir alan içinde oynanan, içinde müzik, raks ve şarkı da bulunan doğaçlama bir oyundur.
Halkın ortak malıdır. Yani anonimdir.
Yazılı bir metne dayanmaz. Doğaçlamadır.
Muhteva ve anlatım tarzı bakımından gölge oyununa benzer.
Orta oyunu, sahne olarak kabul edilen ve etrafı seyircilerle çevrilmiş “palanga” denen açık bir alanda oynanır.
Oyunda dekor denilebilecek başlıca iki nesne vardır: birincisi ev olarak kullanılan “yeni dünya” adı verilen paravan, ikincisi iş yeri olarak kullanılan ve “dükkân” adı verilen iskemledir.
Kişileri de Karagöz ve Hacivat’ın özelliklerini taşıyan Kavuklu ve Pişekâr’dır.
Kavuklu Karagöz’e benzer. Onun gibi okumamış, kaba saba konuşan bir halk adamıdır. Ortaoyununun asıl komiğidir. Kavuklu, halkı temsil eder.
Pişekâr ise Hacivat gibi okumuş orta sınıf şehirliyi temsil eder. Kavuklu ’ya öğüt verip ne yapması gerektiğini söyleyen, bilgiçlik taslayan ve oyunu yönlendiren kişidir. Pişekâr daha çok yarı aydın kişiyi temsil eder. Nabza göre şerbet veren, arabuluculuk yapan bir tiptir.
Sahneye önce Pişekar çıkar ve seyircileri selamlar. Ardından Kavuklu görünür.
Orta oyununda oyun süresince bir müzisyen grubu genellikle zurna, tef ve kudüm çalar.
Bu oyunda da Balama, Efe Kambur, Frenk, Rum, Yahudi, Ermeni, Karadenizli, Rumelili, Arap, zenne gibi yardımcı tipler vardır.
Orta oyununda belli kişiler hep belli biçimde giyinir. Bu kılık, kişinin içinde bulunduğu toplumsal sınıfın ve geldiği yerin yöresel özelliklerini taşır. Ayrıca o kişinin mesleğini ve alışkanlıklarını da belirtir.
Orta oyunu da gölge oyunu gibi dört bölümden oluşur: Mukaddime giriş bölümüdür. Pişekar, zurna eşliğinde Pişekar havası ile sahneye girer. Pişekar, zurnacı ile kısa bir konuşma yapar. Sonra zurna, Kavuklu havasını çalar. Kavuklu ve Kavuklu arkası yani cüce sahneye gelir.
Muhavere bölümü söyleşme bölümüdür. Kavuklu başından geçen geçmiş garip bir olayı anlatır. Sonra da bunun bir rüya olduğunu söyler.
Fasıl, asıl bölümdür. Oyuna buradaki konuya göre isim verilir.
Bitiş bölümünde Pişekar, Kavuklu ile son bir konuşma yapar. Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola!” diyerek seyircilerden özür diler ve bir sonraki oyunun yerini ve zamanını bildirir.
Tiyatromuzda sembol haline gelen Dümbüllü Kavuğu işte bu oyundan gelir. Orta oyuncu Kel Hasan Efendi, kavuğunu İsmail Dümbüllü’ye verir. Bu kavuk sonra da sırasıyla Münir Özkul, Ferhan Şensoy ve Rasim Öztekin’e geçer. Rasim Öztekin de 20 Eylül 2020 tarihinde kavuğu Şevket Çoruh’a devretmiştir.