Bilimde iki önemli kavram vardır: Tanım ve tasnif. Bir şeyin önce ne olduğunu ortaya koyarsın. Yani ne olduğunu tanımlarsın. Bu aşamadan sonra sıra tanımlanan kavram veya nesnelerin birbirinden ayrılan yönlerini bulmaya gelir. Bu aşamaya ise tasnif yanı sınıflandırma denir. Sınıflandırma öğrenmeyi, öğretmeyi, araştırmayı kolaylaştırmak için yapılır.
Canlıların çevrelerinde bulunan unsurların sınıflandırılması, insanın yeryüzünde ortaya çıkışından daha eskidir. Zira hayvanlar bile çevrelerinde bulunan objeleri besinler, besin olmayanlar, düşmanlar, rakipler, eşler vs. şeklinde bir gruplandırma yaparak tanırlar. Sınıflandırmanın tarihi Eski Yunan’a kadar uzanır. Mesela, Aristoteles yapmış olduğu sınıflandırmada “hava, kara ve su” gibi canlıların yaşam ortamlarını temel olarak almıştır.
Bilim adamları, canlı ve cansız varlıklar hakkında sistemli ve yeterli bir bilgiye sahip olmak ve dolayısıyla canlı ve cansız varlıklar hakkındaki karışıklığı gidermek için sınıflandırmaya ihtiyaç duymuşlardır. İşte sınıflandırma yapılmamış olsaydı birçok canlı ile ilgili bilginin gelecek kuşaklara aktarılması da söz konusu olmayabilirdi. Günümüzde bilimin her kolunda ilerleme kaydedilmesinin nedeni, işte bu sınıflandırma yönteminin oldukça gelişmiş olması ve daha da geliştirilmesine yoğun bir şekilde devam edilmesidir. Çünkü sınıflandırılamayan şeyler anlamsızdır; tanımlanması, değerlendirilmesi, yargılanması ve diğerlerine iletilmesi mümkün değildir. Bu nedenle sınıflandırılamayan ve adlandırılamayan şeyler sosyal gerçekliğimizin bir parçası olmaz. Sınıflandırma ve adlandırma ‘şeyleri’ tanıdık hale sokar ve anlam ve önem kazandırır.
Bilim ve edebiyatın gelişmesi ve bunlarla ilgili farklı metinlerin ortaya çıkması metinlerin sınıflandırılması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu sınıflandırma metin türlerinin birbirinden ayrılmasını ve bunların daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır. Metinler gerçeklikle ilişkileri, işlevleri, yazılış amaçları, kullanılan dil ve yazarın bakış açısı bakımından sınıflandırılırlar. Bu açıdan metinler, sanat metinleri ve öğretici metinler olmak üzere işlevleri bakımından ikiye ayrılır.
Sanat metinlerinde yan anlam değeri taşıyan ve okuyucunun anlayışına, sezgisine bırakılan ifadelere yer verildiğini, mecazlı ifadeler kullanıldığını böylece anlatıma çağrışım ve duygu değeri kazandırarak okuyucunun yeni ve farklı anlamlar çıkarabildiğini görüyoruz. Sanat metinlerinde gerçekliğin dönüştürülmesi söz konusudur.
Öğretici metinler ise bilgi vermek amacıyla yazılırlar. Öğretici metinler günlük hayatın gerçeklerini, tarihi olayları, felsefi düşünceleri ve bilimsel gerçekleri anlatan metinlerdir. Öğretici metinler genelde kelimelerin ilk anlamlarıyla oluşturulduklarından, bu metinler okuyucuda aynı izlenimi bırakırlar.
ÖĞRETİCİ METİN VE SANATSAL METİNLERİN KARŞILAŞTIRMA TABLOSU

