HİKÂYEDE ANLATICI VE BAKIŞ AÇISI

Hikâyelerde olayı anlatan bir kişi vardır. Çoğumuz bu kişinin yazar olduğunu düşünür. Aslında o, yazar değil, yazarın oluşturduğu kurmaca bir kişidir. İşte, anlatmaya dayalı metinlerde olayları anlatan bu kurmaca kişiye anlatıcı adı verilir.  Hikâyeler ya birinci kişi ya da üçüncü kişi tarafından anlatılır. Anlatan kişiye göre de üç bakış açısı kullanılır.

  1. Kahraman Bakış Açısı:  Anlatıcı birinci kişidir. Kişi olayın içinde yer alır. Olay ya kendi başına gelir veya olaya tanıklık eder.

“Yürüdüm, düşündüm: Bahçe kapısından çıkıyorum ve hâlâ Nilgün’le Faruk’un gülüştüklerini işitiyorum. Bütün gece yapacakları budur işte: Biri öbürüne her şeyi gülünç bulması için çanak tutacak ve biraz sonra da öbürü ona başka bir şeyi gülünç bulması için yardımcı olacak ve böylece lambanın soluk ışığı altında saatlerce oturup bütün dünyanın kendilerinden haksız, ahmak ve saçma olduğuna karar vererek kendi saçmalıklarını unutacaklar. (Sessiz Ev-Orhan Pamuk)”

Yukarıdaki parçayı inceleyecek olursak anlatıcının birinci kişi olduğunu “yürüdüm” sözcüğünden anlarız. Anlatıcı birinci kişiyse bakış açısı da kahraman bakış açısıdır.

  1. Gözlemci Bakış Açısı: Anlatıcı üçüncü kişidir. Olayı dışarıdan bir gözle anlatır. Yani olayları kamera sessizliğinde verir. Kamerayı olaya tutmuş da okur izliyormuş gibi anlatır.  Anlatıcı sadece anlattıklarını bilir.

Saliha Hanım bu noktaya geldiği gibi, cebinden bir sürü anahtar çıkardı. Yanında bulunan bir çekmeceyi açtı. İçinden altından yapılmış iki kılıf çıkardı. Birini açtı, içindeki kâğıdı aldı, okudu. Okurken gözyaşı çeşme gibi akıyordu. Ayşe Kadın, Saliha Hanım okurken öbür kılıfı alıp:

Ay ne güzel a Hanım hep altun bu. Elli dirhem var. Kaş para almış acaba? (Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat- Şemsettin Sami)”

Yukarıdaki parçada anlatıcı üçüncü kişidir. Olay kişilerinin yaptıklarını kamera sessizliğinde izliyor ve başka bir şey de bilmiyoruz.

  1. İlahi (Tanrısal/Hâkim) Bakış Açısı: Anlatıcı yine üçüncü kişidir. Ancak gözlemci bakış açısından farklı olarak anlatıcı her şeyi bilir. Kişilerin iç dünyasına, iç monologlarına, yaşayacakları şeylere kadar her şey anlatıcının bilgisi dâhilindedir.

Talat Bey ise bunlara hiç kulak asmıyordu. Çünkü hastalığını ancak kendisi bildiği gibi, ilacını da kendisi biliyordu. Ama elinde değildi. İşte zavallının dalgınlığı, şaşkınlığı, düşkünlüğü hep buydu. Talat Bey’in derdini, o zaman hiç kimse bilmiyordu. Çünkü zavallı çocuk, derdini sır tutuyor, hiç kimseye söylemiyordu.” (Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat- Şemsettin Sami )

Bu parçada anlatıcı üçüncü kişidir. Anlatıcı, Talat Bey ile ilgili her şeyi bilmektedir ve Talat Bey ile ilgili düşüncelerini de söylemektedir. (Örneğin; zavallı çocuk.)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir