

Hikâye türü, Rönesans’tan bu yana, özellikle 19.yy.dan beri gittikçe gelişmiş, edebiyatın en yaygın türlerinden biri olmuştur. Hikâyenin dünya edebiyatındaki ilk örneği 14. yy.da İtalyan edebiyatında Boccacio’nun yazdığı on hikâyeden oluşan Decameron adlı kitaptır.


Edebiyatımızda Batılı anlamda ilk hikâye Tanzimat Dönemi’nde yazılmıştır. Bu dönemden önce hikâyenin yerini halk hikâyeleri, masallar, destanlar, mesneviler tutmaktaydı. Tanzimat döneminde ilk hikâye kitabı Ahmet Mithat Efendi’nin yazdığı Letaif-i Rivayat adlı eserdir. Batılı anlamda yazılan ilk modern hikâye kitabı ise Samipaşazade Sezai’nin yazdığı Küçük Şeyler’ dir.
HİKÂYE TÜRLERİ

- OLAY HİKÂYESİ: Fransız yazar Guy de Maupassant tarafından oluşturulduğu için bu tür hikâyelere Maupassant tarzı hikâye de denir. Klasik hikâye veya vaka hikâyesi gibi adlandırmalar da yapılmıştır. Olayın ön planda olduğu türdür. Gözlemin önemli olduğu bu hikâyelerde yazar gerilimi iyice arttırır, sonra da etkileyici bir sonla olayı çözüm bölümünde açıklığa kavuşturur. Kişi, zaman ve mekân ifadeleri belirgindir. Hareket ön plandadır. Edebiyatımızda bu hikâye tarzının en önemli ismi Ömer Seyfettin’dir. Refik Halit Karay’ın da olay hikâyeleri oldukça başarılıdır.

- DURUM HİKÂYESİ: Rus yazar Anton Cehov, bu tarz hikâyenin en büyük temsilcisidir. Bu nedenle Cehov tarzı hikâye olarak da bilinir. Kesit hikâyesi ifadesi de kullanılmıştır. Bu tarzda olay geri plandadır. Serim, düğüm çözüm bölümleri net bir şekilde ayrılamaz, hatta bazı hikâyelerde hiç olmayabilir. Zaman ve mekân ifadeleri de pek belirgin değildir. Günlük hayattan bir kesit, bir insanlık durumu anlatılır. Bir zaman diliminde hayatın doğallığı içinde kişinin tepkileri, dugu ve düşünceleri anlatılabilir. Edebiyatımızdaki en önemli temsilcileri Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esendal’dır.