FECRİÂTİ TOPLULUĞU (1909–1912)

24 Temmuz 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet’ten sonra ortaya çıkan özgürlük ortamı sayesinde ülkede canlı ve hareketli bir edebiyat ortamı oluşturmuştur.

 Bu yıllarda edebiyata hevesli İstanbul gençlerinden bir grup 1909 da Fecr-i Ati adında bir topluluk kurarlar. Amaçları, Servet-i Fünûn topluluğuna benzeyen fakat onlardan daha ileri bir edebiyat topluluğu meydana getirmektir. Bunlar da Servet-i Fünûn dergisini kendi eser ve görüşlerini yazacak bir organ saymışlar, edebiyatta yapmak istediklerini de bir bildiri ile açıklamışlardır.

Bu bildiride bu topluluğun ilkeleri ve hedeflerine dair herhangi bir ifade yoktur. Edebi bir görüşün belirtilmesinden çok, genç edebiyatçıların birlikte hareket edecekleri ve topluca çalışıp yazacakları açıklanmıştır.  Fecri Ati topluluğunun daha sonraları ortaya çıkan gaye ve prensibi “Sanat, şahsi ve muhteremdir.” şeklindedir.

Topluluk üyelerinin hem yaş olarak çok genç olmaları, hem kültür, prensip ve hedef yönünden zayıf olmaları yüzünden çok çabuk dağıldılar.  Var oldukları süre boyunca önceki dönemi eleştirmek ve bazı Batı eserlerinin telifleri dışında bir şey yapamamışlardır. Kendi aralarında görüş birliği de sağlayamamışlardır. Bu yüzden Fecr-i Aticiler daha fazla dayanamayıp iki yıl sonra Balkan Savaşı içinde dağılmışlardır.

Sonuç olarak bu topluluktan edebiyat tarihimize bir kaç isim kalmıştır. Yakup Kadri, Refik Halit, Ahmet Haşim ve Fuat Köprülü. Bunlardan Ahmet Haşim dışında diğerleri Milli Edebiyat akımının önemli ölçüde etkisi altında kalarak, yazı hayatına devam etmişlerdir. Bilhassa Fuat Köprülü, daha sonraları yaptığı bilimsel araştırmalarla Milli Edebiyat hareketinin aydınlanıp yayılmasına önemli katkılarda bulunmuştur.

Fecr-i Ati Edebiyatının Özellikleri

20 Mart 1909’da Hilal Matbaası’nda toplanan Şahabettin Süleyman, Yakup Kadri, Refik Halit, Cemil Süleyman, Ahmet Haşim Köprülüzade Mehmet Fuat, Tahsin Nahit, Emin Bülent, Ali Süha, Faik Ali ve Müfit Ratib gibi gençler yeni bir hareket başlatmayı planlar. Böylece Fecr-i Ati Encümen-i Edebisi Beyannamesi, 24 Şubat 1910’da yayımlanır. Fecr-i Ati edebiyatı, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Servet-i Fünûn dergisinde yayımlanan bir bildiriyle başlar.

  • Edebiyatımızda ilk edebi bildiriyi (manifesto/ beyanname) yayımlayan topluluktur.
  • Edebiyatımızda ilk edebî topluluktur.
  • Servet-i Fünûn edebiyatına tepki olarak doğmuştur.  
  • Sanat şahsi ve muhteremdir.” (Sanat kişisel ve saygıya değerdir) görüşüne bağlıdırlar.
  • Edebiyat ciddi ve önemli bir iştir, bunun halka anlatılması lazımdır.” görüşüne sahiptirler.
  • Batıdaki benzerleri gibi dil, edebiyat ve sanatın gelişmesine, ilerlemesine hizmet etmek; gençleri bir araya getirmek; seviyeli fikir münakaşalarıyla halkı aydınlatmak; değerli ve önemli yabancı eserleri Türkçeye kazandırmak; Batıdaki benzer topluluklarla temas kurmak, böylece Türk edebiyatını Batı edebiyatına yaklaştırmak, Batı edebiyatını Türk edebiyatına tanıtmak amacındadırlar.
  • Servet-i Fünûn’a bir tepki olarak ortaya çıkmasına rağmen, şiir sahasında bu edebiyatın özelliklerini sürdürürler.
  • Şiirlerinde işledikleri başlıca temalar tabiat ve aşktır.
  • Tabiat tasvirleri gerçekten uzak ve sübjektiftir.
  • Dil bakımından Servet-i Fünûn ‘un devamıdır. Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalarla dolu, günlük dilden uzak ve kapalı bir şiir dili oluşturmuşlardır.
  • Aruz veznini kullanarak serbest müstezat türünü daha da geliştirmişlerdir.
  •  Fecr-i Aticiler tiyatro ile yakından ilgilenmişlerdir.
  • Şiirde özellikle Sembolizmin etkisi söz konusudur. Hikâyede Maupassant, tiyatroda ise Henrich İbsen örnek alınır.
  •  Belli bir sanat anlayışında, belli değer ölçüleri etrafında birleşmeyi değil, ferdi hürriyeti ve bunun sonucu olarak da çeşitliliği savundukları için kısa sürede dağılmışlardır.
  • Dağılmalarında özellikle Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp’in çıkardıkları Genç Kalemler dergisi etkilidir. Yani Milli Edebiyat hareketinin başlaması Fecr-i Ati’yi bitirir.
  • Fecr-i Ati, Edebiyat-ı Cedide ile Milli Edebiyat arasında bir köprü görevi görür.
  • Fecr-i Ati’nin en önemli temsilcisi Ahmet Haşim’dir.
  • Fecr-i Ati Beyannamesine imza atanlar: Ahmet Haşim, Ahmet Samim, Emin Bülent (Serdaroğlu), Emin Lami, Tahsin Nahit, Celal Sahir (Erozan), Doktor Cemil Süleyman, Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Refik Halit (Karay), Şahabettin Süleyman, Abdülhak Hayri, İzzet Melih (Devrim), Ali Canip (Yöntem), Ali Süha (Delibaşı), Faik Ali (Ozansoy), Fazıl Ahmet (Aykaç), Mehmet Behçet (Yazar), Mehmet Rüştü, Mehmet Fuat (Köprülü), Müfit Ratib, Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), İbrahim Alaattin.
  • Milli Edebiyat’ın başlamasıyla Hamdullah Suphi, Ali Canib ve Celal Sahir’in bu harekete katılmalarıyla topluluk 1912’de dağılmıştır. Yalnızca Ahmet Haşim Fecr-i Ati edebiyatının temel ilkelerine bağlı kalmış ve Milli edebiyat hareketine katılmamıştır.

FECR-İ ÂTİ ŞİİRİ

  • Sanat, sanat içindir görüşü vardır.
  • Fecr-i Âti şiirinin başlıca temaları da, Servet-i Fünûn şiirinde olduğu gibi, aşk ve tabiattır.
  • Duygusal ve romantik şiirler yazılmıştır.
  • Doğa betimlemelri gerçekten uzak ve özneldir.
  • Dilde Servet-i Fünuncuların metotları takip edilerek, şiir diline Arapça ve Farsçadan yeni kelimeler getirilmiş, konuşma dilinden uzaklaşmaya devam edilmiştir.
  •  Vezin, yine aruzdur.
  • “Kulak için uyak” anlayışı esastır.
  • Fransız edebiyatı örnek alınmıştır.
  • Sembolizm, parnasizm ve empresyonizm akımları etkilidir.
  •  Serbest müstezat daha da geliştirilmiş, serbest şiire yaklaşılmış ve sone, terzarima gibi türler de sıklıkla kullanılmıştır.
  • Tek ayrılık ise, Fransız sembolistlerini Fecr-i Âti’ nin daha yakından tanımaya çalışması ve bunun kısmen gerçekleştirilmesidir.
  • Fecr-i Âtî’ nin ön planda gelen şairi Ahmet Hâşim’ dir.

AHMET HAŞİM (1884–1933)

*Topluluğun en önemli şairidir.

*Topluluk dağıldıktan sonra sanat hayatını bağımsız olarak sürdürmüştür. Saf(öz) şiir anlayışıyla şiirler yazmıştır.

*”Sanat için sanat” anlayışıyla yazmış, sembolizmin en büyük temsilcisidir.  Şiirlerinde empresyonist izler de görülür.

*Şiirleri imge ve iç ahenk bakımından oldukça zengindir.

*”Piyale” adlı şiir kitabının önsözünde şiir hakkındaki düşüncelerini “Şiir Hakkında Mülahazalar” başlığı altında toplamıştır. Şiir hakkındaki görüşleri:

-Şiir duyulmak, hissedilmek için yazılmıştır.

-Şiirde musiki anlamdan önce gelmelidir. Şiirde anlam aranmaz.

-“Şiirde anlam aramak bülbülü eti için kesmektir.” ona göre.

-Şiirin dili musiki ile söz arasındadır, sözden ziyade musikiye yakındır.

*Şiirlerinde dış dünyayı kendi iç dünyasıyla birleştirir ve iç dünyasında, ruhunda aldığı şekillerle yansıtır.

*Şiirin kaynağı Haşim’e göre bilinçaltıdır.

*Şiirlerinde tabiat ile ilgili kavramlar, akşam, gurup, şafak, mehtap, gece, çöller gibi kavramları bolca kullanır. Bu nedenle “akşam şairi” olarak bilinir.

* Haşim’in şiirlerinde hâkim olan temalar, “çocukluk anıları, aşk ve tabiat”tır.  *Şiddetli bir “içe kapanış” yaşamıştır, bundan dolayı şiirlerinde “realiteden kaçış” vardır.   

*Yaşanılan hayattan uzak ve tamamıyla hayalî bir âleme sığınma isteği, birçok manzumelerinde yer alır. Özellikle “O Belde” şiiri gerçekten kaçışın en iyi örneğidir.

*Hece veznini köylü vezni olarak nitelendirir. Bütün şiirlerini aruzla yazmıştır.

*Dili süslü ve sanatlıdır. Serbest müstezadı bolca kullanır.

* Düz yazılarında açık anlaşılır, yalın bir anlatımı benimsemiş fıkra ve denemeler yazmıştır.

Şiirleri: Göl Saatleri, Piyale

Nesirleri: Gurabahane-i Laklakan, Bize Göre

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir